Sığacık, Balıkçılar ve Biz

“Biz size güvendik, sizi sevdik. Neden yardım etmeyelim ki? Tabii ki ederiz.” Bir senedir çabaladığımız projemizin en kilit anıydı şu cümleyi duyduğumuz an. İzmir Sığacık’ta balıkçı abilerimizle kahvede bir masanın etrafında oturmuş çayımızı yudumluyorduk. Kah onlar dertlerini anlatıyordu kah biz. Onların derdi küçük balıkçılığın zorluklarıydı bizim derdimiz ise belliydi: Deniz kuşlarımız. Biz dinledikçe onlar bizi daha da çok dinliyordu. Yoldaşları deniz kuşlarını, fırtına kırlangıcını gördüğümüzdeki sevincimizi ve yelkovanın yavrusunun annesi için kıymetini bir de bizden dinlediler. Özenle ve ilgiyle…

Mart’ın başından beri gelip gittiğimiz Sığacık’ta sonunda kendimizi balıkçılara samimiyetle tanıtabilmiş ve onların güvenini kazanabilmiştik. Bu projemizin en temel noktasıydı çünkü okuduğumuz makalelerden ve diğer Akdeniz ülkelerinde yapılan araştırmalardan anladığımız kadarıyla hedef dışı avlanma verisini düzenli bir şekilde kaydedebilmemiz için balıkçılarla işbirliğine çok ihtiyacımız vardı. Fakat projenin sonuna yaklaşırken bir acil durum toplantısı sırasında fark etmiştik ki yanlış giden bir şeyler vardı.

Öncellikle ekibimiz gönüllü öğrencilerden ve çalışanlardan oluştuğundan düzenli tekne gözlemi yapmamız çok da gerçekçi değildi. Bir yandan da balıkçılarla iletişimi tam olarak rayına oturtamamıştık bu yüzden de düzenli veri akışını sağlayamıyorduk. Acil durum toplantısı acil bir seyahatle sonuçlandı ve kendimizi bir kez daha Ege Denizinde Mehmet Ali Kaptanın teknesinde buluverdik. Bu ikinci tekne gözlemimizdi. Bir yandan martıları gözlüyor, yelkovanlar geçerken hayran hayran izliyorduk bir yandan gözlem notlarımızı alıp gönüllüler için veri toplama yöntemini tartışıyorduk. Yetmiyordu tayfalık yapıp kabak diye isimlendirilen şamandıraları düzenliyorduk.

Tayfa oltaları atmaya başlar, rastgele!

Tayfa oltaları atmaya başlar, rastgele!

Ekip de denizi izlemeye...

Ekip de denizi izlemeye…

Denizin huzuru bile yeterken günümüzü güzelleştirmeye Dilek’in yıllardır hayallerinde olan, benimse nadirliğiyle nam saldığını bildiğim Fırtına kırlangıcı tüm coşkusuyla çıkageldi. Ege’yi çok seviyorduk ama bize Fırtına kırlangıcını hediye ettiği için daha da fazla sevmiştik. Tekne seyri boyunca hedef dışı avlanmayı kaptanın tahmin ettiği gibi gözlemlemedik. Kaptan, kendi gözlemlerinden bize kullandığı yemin kuşların ilgisini çok da çekmediğini aktarmıştı. Fakat mercanların ilgisini çok çekmiş olacak ki gün boyunca iki kasa dolusu mercan avlandı.

Paraketa en seçici avlanma yöntemlerinden birisi! Mercan hedefledik, mercan avladık.

Paraketa en seçici avlanma yöntemlerinden birisi! Mercan hedefledik, mercan avladık.

İkinci gün ise balıkçıların kahve masasına ortak olduk. Projemizdeki iletişim zayıflığını beraber çözmek istediğimizi söyledik. Çözüm önerilerini onlardan bekledik. Sürece onları da ortak etmeyi böylece kendilerini projenin dışında değil de tam içinde hissetmelerini amaçladık. Eylül ayında büyük bir toplantı yapacağımızın sözünü aldık. Tekne gözlemlerinde ise bize daha çok yardımcı olabileceklerini söylediler. Bir de bir mobil uygulama geliştirirsek eğer veri akışına anlık katkı sağlayabileceklerinde hemfikir olduk.

Çalışıyor muyuz, çalışıyoruz.

Çalışıyor muyuz, çalışıyoruz.

Dönüş günü ise balıkçı Kadir Abimiz bizi havaalanına kadar bıraktı. Tam İstanbul’a varmıştık ki telefonumuz çaldı. Kadir Abi merak etmiş varıp varmadığımızı öğrenmek için arıyordu. Galiba güven kazanmakla kalmamış güzel bir ailenin parçası olmaya da başlamıştık. Sığacık; balıkçıların misafirperverliğiyle, canlılığıyla, yardımseverliğiyle, çözüm odaklı bakış açılarıyla projemize inancımızı ve motivasyonumuzu bir kez daha arttırıyordu. Buradaki deneyimlerimizi sonrasında tüm kıyılarımıza yayarak Türkiye’de deniz kuşlarını anlama ve koruma yolunda ilk somut adımları atabilmeyi amaçlıyoruz. Proje ilerledikçe derinleşen zorluklar ise adım adım çözüme kavuşuyor. Biz ise kararlılıkla devam ediyoruz!